ENVER GÖÇENER
Voleybolumuz, bu spora
yıllarını vermiş değerli isimleri bir bir kaybetmeye devam ediyor. Geride kalan
bizler, aramızdan ayrılanları son yolculuklarına uğurlarken, onlarla
yaşadığımız anıları paylaşmakla yetiniyor ve sadece dua edebiliyoruz.
Geçtiğimiz günlerde de
“Hocaların Hocası” ünvanını verdiğimiz Enver Göçener’e veda ettik.
O, voleybol camiasın da
sporcusundan, antrenörüne kadar herkese dokunmuş bir spor adamıydı. Bende
onunla uzun yıllar çeşitli birliktelikler yaşadım. Galatasaray’ın şampiyonluğa
uzandığı senelerde yardımcı antrenörlüğünü yaptım. Maçlarda; heyecanı- sevinci
yan yana paylaştım.
Ayni dönemde, A Kadın Takımı
Antrenörlüğü görevini sürdürürken,
büyük kariyerine karşın müsabakalara beraber çıkarak bana destek
olurdu.
Daha sonra ki yıllarda, Atrenörler Derneği Başkanlığını yaparken,
bende kurucu üye olarak yanında yer aldım.
Göçener’in en önemli
özelliklerinden biri de; voleybolun tüm yeniliklerini çok iyi takip etmesi,
yurt dışından (başta Almanya) yayınlar getirerek onları tüm antrenörle
paylaşmasıydı.
Sadece voleybol için
tasarlanmış “ağırlık çalışmaları” nı,
sporcuların “Bio Ritimleri” ni çıkararak antrenmanların ona göre
düzenlenmesini birlikte çalışırken gördüm.
Öyle proğramlar yapardı ki;
her çalışmada mutlaka değişik bir “diril” yer alırdı.
Anılar, anılar o kadar çok
ki, yazmaya kalksam sayfalara sığmaz. Eminim ki, voleybol camiası onu hep
hatırlayacak.
Geçen ay baskıya girmek
zorunda olduğumuz için Milli Takımımızın
Paris’ de ki grup
karşılaşmalarına, çeyrek finalde ki Çin mücadelesine değinmiş, yarı final
maçlarını ise zorunluluktan buraya bırakmıştım.
Şimdi önce İtalya, sonra da
Brezilya ile oynadığımız karşılaşmalara bir göz atalım. Böylece en azından bu 2
müsabakayı hatırlamış oluruz. Sonra da genel bir değerlendirme yapayım.
Grupta İtalya’ya yenilirken
ortalarda pek görünmemiş, 3-0 (14-25, 16-25, 21-26) kaybetmiştik.
Bu kez onları yenip hem
rövanşı alacak, hem de finale adımızı yazdıracaktık. Bu düşünce ve umutlarla
çıktığımız mücadelenin ilk setinde 16-14
de kadarda önde geldik. Devamı gelmedi: 22-25.
0-1 geriye düşmemize karşın
genel kanı iyi oynadığımız yönündeydi.
18-18’e karşılıklı sayılarla
gelinse de ikinci seti de 19-25 verdik.
Artık son bir şansımız
kalmıştı. Bunu da iyi oyunumuzu sahaya yansıtarak gösterdik. 22-21’i de bulduk.
Olmadı: 22-25.
Üçüncülük mücadelesini
Brezilya ile yaptık. 2 takım oyncularnın da aşırı stresli olması inişli-
çıkışlı bir mücadelenin yaşanmasına neden oldu.
İlk seti 21-25, ikinciyi
25-27 kaybettik.
3. Set nihayet rakibimize
üstünlük kurduk. Bunun sonucunda da 25-22 ile tekrar umutlandık.
Grupta Hollanda maçını 0-2
den çevirmiştik. Brezilya karşısında bir daha yaparız düşüncesiyle hızlı
başladık: 7-4. Ne var ki hatalar peş peşe gelmeye başladı. Bu bize 5 sayıya
patladı: 7-8. Sonra adeta teslim olduk: 15-25.
Ve büyük organizasyonu
dördüncü sırada tamamladık. Bu Voleybolumuzun Olimpiyat Oyunları’nda elde ettiği en iyi derece olarak tarihe geçti
(2012 Londra da 9., 2020 Tokya da 5.).
Bu sonuç, beraberinde övgüler
kadar eleştiriler de getirdi.
Ben bu konuda biraz arada
kaldım. Çünkü bardağa iki yönüyle de bakmak gerektiğini düşünenlerdenim.
Öncelikle şunu bilmek
gerekiyor ki, bu oyuncular, başarılı oldukları için Olimpiyat Oyunları’na
katılma hakkı elde ettiler. Yani, elemeleri geçerek Paris de yarıştılar.
Üstelik de, yere göğe sığdıramadığımız futbol ile basketbol takımlarımızın,
büyük organizasyonun uzağında kaldıkları düşünüldüğün de, bu yaşanan daha da
büyük bir önem taşıyor.
Ayrıca kızlarımız ülke
insanımızı öylesine ayağa kaldırdılar ki; maçların büyük heyecanını, bir çok
şehirde, geniş alanlarda, parklarda kurulan dev ekranlarda hep birlikte
yaşadılar.
Sözcü Gazetesi televizyon
yazarı Vahe Kılıçaslan’ın yazdığına göre; İtalya müsabakası izlenme oranı 11
reytingin üstüne çıkmış. Bu da halkımızın ekibimizi ne kadar çok
sahiplendiğinin en güzel örneği.
Voleybolumuzu, Türkiye’nin
zirvesine taşıyan başta sporcularımıza ve emeği geçen herkese teşekkür ederim.
Ancak, bardağın bir de boş
tarafı var. Gözlerimizi kapatarak, bazı şeyleri yok sayamayız. İyi yönleri
nasıl yazıyorsak, iyi olmayanları da (acımasızca eleştirenleri bir yana
koyuyorum) irdeleyenlere kulaklarımızı çevirmeliyiz ki, voleybolumuz çok daha
yukarılara çıksın.
Öncelikle bu takım genelde
genç bir ekip. Uzun bir süre bizlere bir çok güzellikleri yaşatacaklar. Onun
için severken de, eleştirirkende onları dövmeyelim.
Daha önceleri defalarca
yazdığım gibi, oyunda hücum çeşitliliğini en kısa zamanda sporcularımıza
vermeliyiz. Yani “tek oyunculu takım” imajından kurtulmalıyız. Yoksa düz
voleybol bizi ancak buralara kadar getirir.
Bu konuyle ilgili bir kaç not
vereyim. Çin maçını 2-3 kaybettik. Vargas, 42 sayı ile en skorer oldu. 4
numarada görev yapan 4 sporcumuzun (Hande 13, Ebrar 7, Meliha 8, Derya 5)
toplam sayısı: 33. Vargas dan 9 sayı aşağıdalar. Hadi pasör Elif’in 4, orta
oyuncularımız Eda (9), Zehra (7) sayılarını da ilave edelim: 53. Hepsinin
toplamı Vargas’dan 11 sayı fazla!
İtalya karşılaşması: Vargas
17 sayı. 4 köşe oyuncumuzun toplamı: 18.
Brezilya müsabakası: Vargas:
26 sayı.
4 numarada görev yapan 5
sporcumuzun toplamı: 21.
Peki Brezilya’nın 4
numaraları ne yaptı? Gabi (28), Ana Cristina (13).
Sanırım şimdi beni daha iyi
anlamışsınızdır.
Bizler, Paris Olimpiyat
Oyunları’na kilitlenmişken, aldığımız sonuç üzerine yorumlar yaparken, U-20
Kadın Milli Takımımızı unuttuk.
Avrupa Şampiyonası’nda
mücadele eden ekibimiz, Belçika’yı 3-0, İspanya’yı 3-0, Slovenya’yı 3-0,
Hollanda’yı 3-2, Hırvatistan’ı 3-0, İsveç’i 3-0, ev sahibi Bulgaristan’ı 3-0
ile geçerek yarı finale çıktı. Burada Polonya engelini 3-1 ile aştı.
Finalde, İtalya’yı da 3-2
(22-25, 25-16, 25-19, 17-25, 15-11) yenmeyi başaran kızlarımız zirveye
çıktılar.
Dilay Özdemir (en değerli
oyuncu, en iyi pasör), Safranova (en iyi smaçör), Beren Yeşilırmak (en iyi
pasör çaprazı) seçildiler.
Sporcularımızı ve emeği geçen
herkesi kutluyorum.
Bu harika sonuca karşın
oyuncular konusunda bazı eleştiriler de vardı (ben maçları izleyemediğim için
bir şey söyleyemiyorum). Ama bu yorumları değerlendirmek gerektiğini de
düşünüyorum.
Çünkü 20 yaş, sporcular için
artık “oldular” demektir. Bakalım hangisini önümüzde ki yıllarda A Takım
kadrosunda göreceğiz.
Bu arada U 17 ekibimiz Peru
da yapılan Dünya Şampiyonası’nda
7. oldu.
Bu arada Efeler’in Avrupa
Şampiyonası Eleme karşılaşmaları başladı. İlk maçımızı deplasmanda Danimarka
ile oynadık. Çok yakın set sayılarıyla 0-3 (23-25, 23-25, 25-27) kaybettik.
Ankara’ da ki ikinci
müsabakamızda Macaristan karşısında adeta şov yaparak 3-0 (25-11, 25-10, 25-15)
kazandık.
Bir küçük not: ilk sette
rakibimizin aldığı 11 sayının 5’i bizim kaçan servislerimizdendi. Bu hızla
umarım grubu ilk sırada bitiririz.