ZORUNLU BİR ARA

Alev ANAKÖK (Konuk Yazar)
19 Aralık 2025
14

ZORUNLU BİR ARA

 

Tam takımlar gerçek performanslarına ulaşmak üzereyken 6. İslami Dayanışma Oyunları nedeniyle liglerimize zorunlu bir ara verdik.

Zorunlu diyorum, çünkü bu organizasyonda yer almamız Devlet ve Spor Bakanlığının ortaklaşa aldığı bir karar sonucuydu.

Bu nedenle, Ümit mi, B takım mı? Desem ismini pek koyamadığım bir oyuncu grubuyla katıldık. 

Sonuçta mücadele ettiğimiz bu oyunlarda gerek kızlarda, gerekse erkeklerde beklenildiği gibi finale çıktık.

Kızlarımız grupta fırtına gibi esti ve tüm maçlarını 3-0 kazandı.

Kazanmanın ötesinde Afganistan’a 11, İran’a 48, Azerbaycan’a 30,  Tacikistan’a 24, yani 4 müsabakada rakiplerimize toplam 113 sayı verdiler.  

Final de yine Azerbaycan’ı 3-0 (25-14, 25-10, 25-18) yendik. Altın madalyayı boynumuza taktık.

Erkeklerde grubu 4 galibiyet, 1 yenilgi ile tamamladık (Katar: 3-1,

İran: 1-3, Çad: 3-0, Bahreyn: 3-0, Suudi Arabistan; 3-0).

Finalde grupta olduğu gibi İran’a bir kez daha 1-3 (20-25, 20-25, 25-17, 17-25) kaybettik. İkinci olduk.

Tabi ki sonuçlar güzel. Güzel de, bu zorunlu arayı lig maçlarının sıkıştırılmasıyla biraz zor geçirdik. 3 günde bir oynanan karşılaşmalar, şehirler arası seyahatler derken takımların dengesini de bir hayli bozduk. Bu yoğunluğa bir de kadınlarda Şampiyonlar Ligi ve CEV müsabakalarının eklendiğini düşününce, sporcularımıza “Allah kolaylık versin” demekten başka yapacak bir şey kalmıyor.  

Bu aranın ekiplerimizin düzeni kadar, seyirci açısından da sorun olduğuna vurgu yapmam gerekiyor. 

Okullar 9 günlük ara tatile girdi, özellikle çocukların ve gençlerin müsabakaları en çok izleyebileceği bir dönemde maçlar oynanmadı. Bu da voleybola gösterilecek ilgiye de bir ara vermiş oldu.

Neyse işi fazla uzattık.

Bu zorunlu duraklama, benimde maçlarla ilgili düşüncelerime ara vermeme neden oldu.

Geçen ay ki yazımda, Türk ve yabancı antrenörle ilgili bir bölüm vardı. Bu  konuya dair bir antrenör dostum görüşüme katıldığı ve katılmadığı yönler olduğu konusunda bir mail attı.

Özetlersem şöyle diyor: “Ağabey, bardağa dolu ve boş tarafından bakarsak, bu yabancı antrenörler nedense hep çok iyi oyuncularla çalışma olanağı buluyorlar. Doğal olarak takımları da üst sıralarda yer alıyor. Sonuçta da başarılı oldukları var sayılıyor. Acaba bu bilgi deposu büyük antrenörler ligde mütevazi kadrolarla mücadele eden ekipler de görev alsalar ekiplerini üst sıralara taşıyabilirler mi?..

İstersen birkaç küçük örnek vererek soruma da kendimce yanıt vermiş olayım.

Şu anda 5. sırada olan Eczacıbaşı, 7 müsabaka oynadı 4 galibiyet, 3 yenilgi aldı. Kaybettiği karşılaşmalar Vakıfbank ve Fenerbahçe. Sarı- Lacivertlilere 1-3 verilen müsabakanın 2 setine bakar mısın: 13-25, 15-25. Zirve yarışında ki rakiplere mağlup olabilirsin. Ama Bursa Nilüfer Belediyesi’ne 1-3’lük yenilgiyi nereye koyacağız.

Erkeklerde; zirve yarışının iki adayından Halkbank, Lige 4 de 4 ile girdi. Gerçi iki karşılaşmasını 3-2 aldı. Sonra üst üste 2 yenilgi geldi (Gaziantep: 2-3. İBB: 1-3). Lider Ziraat ile puan farkı 7. 

Fenerbahçe; 6 maçta 3 kez kaybetti (Ziraat 0-3, İst. Gençlik: 2-3

Galatasaray 2-3). Fark 8.  

Bu arada yabancı teknik adamların çokluğu biraz da bizden kaynaklanıyor. Birbirini saymayan, sevmeyen, rakibini kötüleyen, görev yaptığı kulüplerden ayağını kaydırmak için çaba gösteren, hatta selam vermemek için yolunu değiştiren antrenörlerimiz olduğu sürece biz daha çok uzun bir zaman yabancıları konuşuruz.

Oysa, bizlerin antrenörlüğe ilk adımımızı attığımız yıllarda önümüzde hep örnek olarak sizler vardınız. O günlerde sizlere çok özenirdik. Maç oynanır,  kazanan ve kaybeden birlikte yemeğe giderdiniz. Genellikle diğer antrenörlerle de eşlik ederdi. Bazen tartışmalarınıza kulak misafiri olurduk. Herşeyi konuşurdunuz, tabi ki en çok da voleybolu. Birbirinize önerilerde bulunur dunuz. Hatta sık sık evlerinizde toplanır, yemek yer uzun saatler briç oynardınız.

Hala Bülent Ağabeyin (Meriç) evinde zaman zaman toplandığınızı duyuyoruz.  Antrenörler arasında sizler gibi bugün de güzel dostluklar kurula bilirse işte o zaman yabancılarında önü kesilir.”

Yorum yapmadan startı verilen Kadınlar CEV Zeren Grup Şampiyonlar Ligi ilk hafta maçlarına göz atalım.

Fenerbahçe, Benfica’yı güle oynaya 3-0 (25-18, 25-19, 25-12) ile geçti.

Ayni gece Zeren Spor, İtalya da İmoco Conegliano’ya konuk oldu.      

Maça geçmeden küçük bir notum var. Bu karşılaşma öncesi Zeren’i çıplak gözle izlemek için THY ile oynadığı müsabakaya gittim. Mücadeleyi 3-0 kazandılar ama çok da iyi oynadıklarını düşünmedim.

Bu nedenle bu kupanın son iki sezon birincisi, üstelikte çok kaliteli oyunculara sahip Conegliano karşısında ekibimize şans vermeden televizyonun karşısına geçtim. İlk set 6-10 geriye düşünce de gidişi normal buldum. Sonra her şey tersine döndü. Zeren iyi oynamaya, rakibine kafa tutmaya başlayınca daha da dikkatli izlemeye başladım. Bu iyi mücadele seti de 25-23 getirdi. 24-26 ile 1-1 oldu. 3. seti 25-23 aldık. 22-25 kaybettik: 2-2.

Sonra nefeslerimizin tutulduğu bir 5. Set yaşadık. Saha değişimi 8-5. Farkı koruduk: 11-8. 14-11. Galibiyete 1 sayı uzaktaydık ama olmadı. 14-14 de yakalandık. 18-18’e gelindi. 18-20 ile 2-3 kaybettik.

Gerçekten çok yazık oldu. Tabi ki üzüldüm. Ancak böylesine güçlü ve bu tür kritik maçların son sayılarını daha iyi oynamayı bilen oyunculara sahip İmoco karşısında Zeren’in ortaya koyduğu mücadele de beni fazlasıyla mutlu etti. Müsabakanın gece 00. 54 de bittiğini de not olarak ilave edeyim.

Öte yandan Eczacıbaşı, Zeleznicar’ı 3-0, Vakıfbank- Volero Le Cannet’i

3-0 ile geçerek Şampiyonlar Ligi’ne galibiyetle başlamış oldular.    

CEV 16 Final Turu ilk maçında ise, Galatasaray Porto deplasmanından 3-1 ile dördü.

THY, İstanbul da Avacar De Monorca’yı  3-1 yendi.

Bu 2 güzel sonuç, 2 ekibimizi de tur atlamaya çok yaklaştırdı. 

Böylece oynadığımız 6 müsabakayı 5 galibiyet, 1 yenilgi ile kapatmış olduk.

Yazımı güzel, güzel olduğu kadar anlamlı bir açılışla bitireyim.

Esprili yazılarıyla büyük ilgi gören dergimizin yazarı Bülent Meriç’in adı verilen spor salonunun açılışına katıldım.

Genelde bu tür isim vermeler kişileri yitirdikten sonra olur. Bu kez öyle olmadı.

Saint- Joseph Lisesinde yetiştirdiği onlarca sporcuyla Türk Voleyboluna büyük katkı da bulunan, ayrıca takımı Dünya Şampiyonu yapan ve şu anda hayatta olan Bülent Meriç’in adının bir salona verilmesi gerçekten çok anlamlıydı. Bunu düşünen, gerçekleşmesi için çaba harcayan, onay veren okul müdürü ile yönetimini bu anlamlı davranışları nedeniyle tebrik ederim.    


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Create Account



Log In Your Account