Efe Bayram"Hayalim Halkbank kaptanlığı, İtalya ve olimpiyat"

30 Mart 2020
260

Hayalim
Halkbank kaptanlığı, İtalya ve olimpiyat

Fransız şair ve düşünür Paul Valerý, “Rüyaları gerçekleştirmenin en iyi
yolu uyumaktır” demiş. Aşağıdaki söyleşide rüyası, hayalleri, yüksek hedefleri olan,
bunlarla yaşayan bir genç sporcu var.

Güzel Türkçemizde de “Marifet iltifata tabidir” şeklinde haklı bir
aforizma vardır. O nedenle bu iltifatları yapacağız.

Halkbank Spor Kulübü’nün seçip, yetiştirip Türk voleyboluna kazandırdığı
Efe Bayram, taraflı tarafsız herkesten sevgi, belki daha da önemlisi saygı
görüyor. 18 yaşına iki ay önce basan genç smaçör 16 yaşında Şampiyonlar Liginde
forma giydi, Türk Milli Takımı’na davet edildi, Filenin Efeleri arasına
katıldı. Beyefendi, aynı zamanda hırslı, genç ama fazlasıyla olgun, liderlik
vasıflarının sinyallerini veriyor.

İçinde bulunduğumuz zor zamanların ruhuna uygun olarak, Halkbank’ın
Süpermen’i ile sosyal medya üzerinden söyleştik.

 

Voleybol, bir anlamda Halkbank öykünü anlatır
m
ısın? Kulübün sende çağrıştırdıkları neler?

Halkbank
Spor Kulübü benim evim. Kariyerimdeki en önemli müsabakalarımı, en özel duygu
ve anlarımı, en büyük sevinçlerimi bu camiada yaşadım ve umarım yaşamaya da
devam edeceğim. Ama bundan da önce bu kulübün altyapısından yetiştiğimi, kültür
aldığımı söylemeliyim. Darısı her genç sporcunun başına.

 

Voleybolun içinde ve dışındaki
Efe’yi anlatır mısın? Prensiplerin, olmazsa olmazların, kırmızı çizgilerin…

Saha
içerisinde çok daha enerjik, hareketli bir yapıya sahibim. Sosyal yaşamda farklı
bir Efe var diyebiliriz. Voleybolda en temel prensiplerimin başında çalışmak
geliyor. Kendi adıma her gün, her zaman daha iyisi için sınırlarımı zorluyorum.
Kırmızı çizgim de yenilgidir ki, kabullenemiyorum. Antrenmanlarda kendi
aramızda yaptığımız müsabakalarda bile kaybetmeyi hazmedemiyorum. Olmazsa
olmazlarım arasında da antrenmandan önce kahve içmek diyebilirim.

 

Voleybolun dışında bir de okul
yaşamın var. Buradaki hedefin nedir?

Voleybol
ve okulu birlikte götürmek her ne kadar zor olsa da imkansız değil. Bu sene
gerçekten çok yoğun bir tempomuz var; ligde her üç günde bir müsabaka. Şampiyonlar
Ligi maçları, deplasmanlar derken okulda zorlandığım zamanlar oldu. Okuldan
uzak kaldığım zamanlarda çözüm üretmeye çalıştım, yolculuklarda test çözmek, arkadaşlarımdan
kaçırdığım konuları almak gibi... Şu anda evde olduğum için çalışmak, eksiklerimi
gidermek çok daha kolay oluyor. Eğitim hayatıma da kesinlikle devam etmek
istiyorum. Öncelikli planım, sınavdan iyi puan alıp klas bir okulu kazanmak.

 

Voleyboldaki hedeflerini de
öğrenmek isteriz. Milli Takım, Halkbank kaptanlığı, İtalya…

Halkbank’ta
takım kaptanı olmak rüya gibi. Bir de çocukluğumdan beri hedefim ve hayalim
olan İtalya Ligi'nde forma giymek, ülkemizi Avrupa'da layıkıyla temsil etmek.
Bunları başarmak için yeteri kadar inancım, zamanım ve hırsım var. Bir de
çalışma azmim. Saydığım aşamaları geçersem, Milli Takım’ın da değişmez elemanı
olmak isterim. Belki de Milli Takım’la olimpiyatlara gitmek... Kulübümün
katkısıyla hedeflerime birer birer ulaşacağımı düşünüyorum.

 

Takımın en küçüğü olarak yer
almak nasıl bir duygu?

Kendimi
gerçekten çok şanslı ve mutlu hissediyorum. Alt yapısında uzun süreler
oynadığım, oynamaya devam ettiğim kulübümün A Takımına yükselmek, burada forma
giymek gerçekten gurur verici. Ama bir bisikletçi gibi hızlanmak, düşmemek için
daha da hızlanmak gerektiğine inanıyorum; tek anahtarın çalışmak olduğunu
biliyorum.

 

Sana rekabet desek…

Rekabet, bir
amaç doğrultusundaki yarıştır desek yanlış olmaz sanırım. Takımımızda da bunun
örnekleri çokça var. Özellikle kendi mevkiimde sezon başından beri takım
arkadaşlarımla büyük bir rekabet içerisindeyiz. Elbette birbirimize saygı
duyarak. Gerek antrenman performansları, gerek maç performansları konusunda
tatlı bir rekabet var. Bu rekabet beni daha çok ateşliyor ve daha çok motive
ediyor.

 

Takımın gidişatını nasıl
değerlendirirsin? Zorunlu ara olmasaydı, neler görebilirdik?

Gerçekten
potansiyeli yüksek, dinamik bir ekibiz. Takım içerisinde iletişim gerçekten üst
düzeyde, dostluk da. Sezona istediğimiz gibi başlayamadık, çünkü her şey
yeniydi. Kaybettiğimiz maçlarda bile çok iyi top oynadık. Fakat şanssızlıklar, yaptığımız
basit hatalar nedeniyle sonuç alamadık. gidemedik. İkinci yarıya daha iyi
başladığımızı düşünüyorum. İlk bölüme benzeyen birkaç senaryo oldu fakat bu devre
istediklerimizi sahaya daha çok yansıttık. Bu ara olmasaydı ilk hedefimizi
Türkiye Kupası olarak belirlemiştik. Orada fark yaratıp, iyi bir sinerji ile
playoff etabına başlayıp herkese bambaşka bir Halkbank seyrettirmek istiyorduk.

 

Dünyada spor stop etti. Takım
da öyle. Bu süreci nasıl geçiriyorsun?

Evet
ne yazık ki bütün dünyamızı olumsuz etkileyen bir salgınla karşı karşıyayız. Elbette
bizi sporcuları da derinden etkiledi. Takım olarak kondisyonerlerimizin
gönderdiği programlar doğrultusunda evde çalışmalarımıza devam ediyoruz. Hatta,
bu aralar idmanlar günde ikiye çıktı. Bu süreçte sabahları uyanınca, aç karına
antrenmanımı yapmaya özen gösteriyorum. Daha sonra ailemle kahvaltı yapıyoruz, film-dizi
izliyoruz, kitap okuyoruz, oyun oynuyoruz. Derslerim için zaman buluyorum. Tüm
Türk halkı gibi bu tehlikeli süreçte evlerinden çıkmıyoruz. Bu çağrıyı bir kez
de ben yapmak istiyorum: Lütfen evinizde kalın, çünkü evde hayat var.

 

Üstesinden geleceğiz

Antrenman yapsan bile takım
oyunu oynayan sporcuların bireysel idmanları dışında, sonunu kestiremediğimiz
bu süreçten sonra takım oyununa nasıl adapte olacağını düşünüyorsun?

Zor
bir süreç olacağı kesin, fakat buna olabildiğince çabuk adapte olabilecek bir
takım kimyasına sahibiz. Sezon başına nazaran daha çabuk adapte olacağız çünkü
birlikte onlarca, yüzlerce karşılaşmaya, ,antrenmana çıktık, birbirimize
alıştık. Bunun da üstesinden geleceğimize inancım tam.

 

Bu zorunlu evde kalma durumu,
sakatlık yaşamayan sporcular için empati kurma dönemi olabilir mi?

9-Kesinlikle
evet, olabilir. Sakatlık yaşayan sporcu arkadaşlarımızı bu süreçte çok daha iyi
anlıyoruz. Ben kendi adıma işin psikolojik boyutunun gerçekten çok önemli
olduğunun farkına bir kez daha vardım. Bu süreçte benim herkese önerim pozitif
kalmaya çalışmak, negatif düşüncelerden uzaklaşmak.

 

Birer cümle ile arkadaşlarım

En küçük olarak, takım
arkadaşlarını birer cümle ile tarif eder misin?

En
çalışkan: Hasan Yeşilbudak

En
komik: İbrahim Emet

En
şık giyinen: Faik Samet Güneş

En
güçlü: Metin Toy

En
çok uyuyan: Furkan Aydın

En
iyi şarkı söyleyen: Georgi Seganov

En
çok müzik dinleyen: Hakkı Çapkınoğlu

En
pozitif: Orçun Ergün

En
sakin: Dmitrii Bahov

En
sinirli: Gökhan Gökgöz

En
sessiz: Toncek Stern

En
çok PUBG oynayan: Volkan Döne

Birlikte
en fazla geçirdiğim: Abdullah Çam









































































































En
çok yemek yiyenler ben ve Abdullah Çam


Create Account



Log In Your Account