DÜNYA ŞAMPİYONASI

Alev ANAKÖK (Konuk Yazar)
02 Ekim 2022
364

DÜNYA ŞAMPİYONASI

 

Yılın her ayı voleybolumuz açısından yoğun geçiyor. Eylül ise hemen hemen her günü bir başka heyecana sahne oldu. Hatta ayni gün 2 önemli olayı yaşar olduk.

İnsan hangisini yorumlayacağımı şaşırıyor. Hepsine yer versem bana ayrılan sayfa yetmez. Onun için bazı maçları birer cümle ile geçmem gerekiyor.

İzninizle, daha geniş yansıtacağım müsabakalar aradan bir hayli zaman geçse de Efelerin 24 yıl sonra mücadele etme hakkını yakaladığı Dünya Şampiyonası olacak.

Bu zorlu maratona Çin maçını hatırlatarak başlayayım: 3-2, 3-5. Bu 5 sayının 4’ü bizim hatalarımızdan kaynaklarınca televizyon karşısında kıpırdanmaya başlasam da Burak sahneye çıktı. Hücum, blok, servisten direk 2 sayı derken 11-6 oluverdi. Rakibimizin kaçan servisleri işimizi iyice kolaylaştırdı: 25-15.

2. Setin başlarında durgunluğun tetiklediği hatalar, 8-9’dan sonra Adis’in sayılarıyla yürüyüşümüz başladı: 12-9. Hızlandık: 25-19.

Son sette de tempomuzu koruduk: 25-15. Karşılaşmayı da 3-0 kazandık.

Adis 19, Burak 17, Burutay 7, Bedirhan 4, Faik Samed 4, Arslan 3 sayı ile mücadeleyi tamamladılar.

Bir üst satırda yazdığım gibi her zaman müsabaka sonunda hangi oyuncumuzun kaç sayı aldığını mutlaka belirtiriz. Ancak bu sayıların alınmasında; servis karşılamadaki becerimizden, bloktan seken topların hücuma dönüştürülmesinden, pasörün pas dağıtımında ki başarısından, yani sayılara dökülmeyen özelliklerden pek söz etmeyiz. Halbuki bir mücadeleden galip çıkmanın en önemli noktaları; oyunun bütününde yatan özelliklerin birlikte ortaya konmasıyla olur.

Neyse devam edelim. İtalya maçında rakibin oyunu istediği gibi yönlendirmesine karşı koyamayınca 0-3 (18-25, 20-25, 22-25) kaybettik.

“Zaten hedef müsabakamız değildi” diyerek kendimizi teselli ettik,  gözümüzü Kanada’ya çevirdik.

Maç başladığında servislerimizi çok iyi tanıdığımız, özelliklerini iyi bildiğimiz Arkas’da oynayan Hoag’a yönelttik. Onlar ise tüm planlarını Adis’i durdurmak üzerine kurduklarını oyuncumuza 3’lü blok getirerek ilk sayılardan itibaren gösterdiler. Ama unuttukları şey, Arslan gibi çok tecrübeli bir pasörümüzün olduğuydu. Nitekim 2-3 pas sonra topu diğer oyuncularımıza yönlendirerek bu planı boşa çıkardı.

Böyle olunca da oyunun kontrolü iyice elimize geçti. Son sayılarda rakibimizi bekleyerek oynasak da 25-23 ile 1-0 öne geçtik. 

2. Set 9-9’a kadar karşılıklı sayılar vardı. 12-9 yaptık. Ardından 17-13,

20-15, 23-20 ve 25-23 ile 2-0’ı bulduk.

Maçı kaybetmemek için 3. Sete Kanada iyi başlasa da (5-7, 8-9), bu istekli oyunumuzu durdurmaya yetmedi: 12-9, 18-12, 25-17.     

Böylece Dünya Şampiyonası’nda eleme gurubunu ikinci sırada tamamlayarak 16 takım arasına girdik ve ABD ile eşleştik. Ayrıca bu sonuç, 2024 de Paris Olimpiyat Oyunları için eleme maçları oynama hakkını da bize getirdi. Yani 2 güzelliği birlikte yaşadık.

Bu arada televizyondan diğer diğer gruplarda ki bazı karşılaşmaları da izleme şansı buldum. Onlarla ilgili bir kaç küçük notum var:

İtalya- Kanada maçının 3. Setinde İtalyanlar 10 kez maç servisi kullandılar olmadı, 32-33 geri düştüler. Bu kez Kanada 5 set servisi attı kopartamadı. Sonunda İtalya 11. maç sayısında istediğine ulaştı: 39-37 ile 3-0’ı buldu.  

Şampiyona da ekipler, genelde müsabakayı kazanmanın yolunun sert servislerden geçtiğini bildikleri için yüklendiler, böyle olunca da çok servis kaçtı. Oyunun temposu da doğal olarak düştü. Özellikle Japonya- Küba mücadelesi adeta servis kaçırma yarışına dönüştü.

Bir de bunlara “Challange” ler eklenince devamlı durarak oynanan  müsabakalar yaşandı. Ayrıca uyanık antrenörler zaman zaman rakibin servisini kesmek için de “Challenge” baş vurunca heyecan iyice azaldı.   

Hollanda- Arjantin müsabakasında, Hollanda 0-2 geriye düşmesine karşın maçı 3-2 almayı bildi. 5. Sette 4-6’dan 12-6 (8 sayılık bir seri) yaptı (eskiden güçleri birbirine yakın takımların 3-4 sayı öne geçmesini yadırgardık. Geriye düşen ekibi eleştirirdik. Şimdi Dünya Şampiyonası gibi büyük organizasyonda bile farklı sıçramalar yaşanıyor. Kimse de şaşırmıyor. Yukarıda bunun sadece bir örneğini verdim. Başka maçlarda da böyle ilginç anları izledik.

Hollanda- Arjantin müsabakasına yine dönersek, kazanan ekibin pasör çaprazı Nimir’den de bahsetmemiz gerekiyor. 37 sayı ile (başka hiçbir müsabakada böyle bir sayı üretilmediğini de ekleyeyim) ekibini galibiyete taşımayı başardı. Her ne kadar “tek adamlı voleybol” u sevmesem de, bu oyuncunun performansı gerçekten göz kamaştırıcı. Hollandalı’nın bu sezon Türkiye de oynayacağını ekleyeyim.  

Polonya- ABD müsabakası gruplarda izlediğim en güzel karşılaşmaydı. Adeta orada başka bir voleybol oynandı.

Böylesine güzel ve kaliteli bir karşılaşma içinde yer alan Amerika ile eşlemek bir hayli canımı sıkmıştı. Polonya’nın Gliwice kentinde müsabaka başladığında rakibin hızına uyamadık, onlar kaçarken bizim isteksiz takibimiz tabi ki netice vermedi: 21-25. 

Bu durgun oyun karşısında “her halde maçlar öncesi hedefimizi 16 ekip arasına girmek olarak seçmişiz ki, pek direnç gösteremiyoruz” diye düşünmeye başlamıştım ki, 2. Sette işler daha da kötü gitti: 17-25.

Voleybol tutkunları iyi bilirler. Bir müsabaka 2-0 olduğunda geride olan maçı kaybetmemek için son gücünü ortaya koyar ve zaman zamanda oyunu dengeye getirir. Ancak ilk iki sette ki temposuzluk, bizim için böyle bir şansın pek olmayacağını düşündürürken, güçlü rakibimiz karşısında nihayet iyi mücadele etmeye, onları didiklemeye başladık. 9-9 dan sonra Burutay’ın etkili servisleri, bloktan seken topların, özellikle ortadan  hücuma dönüşmesi her şeyin değişmesine yol açtı: 15-9. Bu kez rakibimiz bizi kovalamaya başladı. Yetişmelerine fırsat tanımadık: 25-22. 

Seti almanın moraliyle daha da hızlandık: 8-4, 11-5 (11 sayının 5’i Burak dan geldi: 4 hücum 1 blok). Tüm oyuncularımızın üst düzeye çıkan performansları, keyiften kahvemden bir yudum daha alıyorum: 25-19 ve

2-2.      

Nefeslerimizi tutarak izlediğimiz 5. Set. Eminim benim gibi tansiyonu olan, kalp ritminde sıkıntılar yaşayan tüm voleybol severler bu anları kolay kolay unutamayacak. Çok iyi oynayarak 11-10’ a geldik. Sonunu getiremedik: 12-15. 2-3 kaybettik. Ancak güçlü ABD karşısında son 3 set ortaya koyduğumuz oyun sizleri bilmem ama yenilsek de beni mutlu etti.  Çünkü artık Sultanlardan sonra, Efelerde de devlerin arenasında yerimiz olduğunu gördük (şampiyonayı 11. sırada bitirdik). .  

Biz veda ederken, çeyrek finaller heyecanı başladı. Grupta karşılaşan, benim en çok beğendim ve bir başka seviyede ki maç dediğim müsabakanın rövanşında Polonya, ABD’yi bir kez daha yendi: 3-2 (25-20, 27-25, 21-25, 22-25, 15-12). Notlara gelince; 1. Set Amerika’nın bloktan sayısı yok! 2 takımda servise çok yüklendi. Çokta kaçtı (43). Peki bu kadar zorlanan servisten kazanılan sayı ne ? toplam 14 (8-6). Blok: 9-4. Böyle bir görüntü ortaya çıkınca, 3-2 ye karşın, “nerede ilk maçta ki kalite ve voleybol seviyesi” demekten de kendimi alamadım.

Devam edelim; Brezilya- Slovenya’yı 3-0 (25-18, 25-18, 25-18) geçerek bronz madalyaya uzanırken, finalde Polonya- İtalya kozlarını paylaştı. Seviyesi çok yüksek bir müsabaka daha izleme şansını yakaladık. Sert servisler, etkili hücumlar, iyi blok yerleşiminin getirdi defanslar, kısacası bir voleybol maçında görmek istediğimiz her şey vardı.

Sonunda İtalya, büyük seyirci desteğini arkasına alan Polonya’yı ilk seti vermesine karşın 3-1 (22-25, 25-21, 25-18, 25-20) yendi ve 24 yıl sonra 4. şampiyonluğuna uzanmayı başardı.

Bu arada hakemimiz Erdal Akıncı, Uluslararası maç yönetme sayısını  da  154’e yükselterek alkışı fazlasıyla hak etti.   

Erdal Akıncı; Japonya- Katar: 3-0, Almanya- Kamerun: 3-0, İtalya- Çin:

3-0 müsabakalarında baş hakem, Hollanda- Mısır:3-0, Kanada- Çin: 3-0, İtalya- Küba: 3-1 maçlarında yardımcı olarak görev yaptı. 

Günlerce voleybolla yatıp kalkan bizler kısa bir aradan sonra Sultanlar ile kendimizi yeni bir heyecanın içinde bulduk.

B Grubu’nda mücadeleye başlayan takımımız Tayland karşısında ki ilk sınavında bekleneni veremedi. Her ne kadar bahanelere sığınsak da ben

Yarı Final hedefine kendimi hazırlarken bu yenilgiyi 2-3 de olsa (25-17, 29-31, 25-22, 19-25, 13-15) pek kabul edemiyorum. Bu nedenle detaylara fazla girmek istemiyorum. Ama şunu da söylemeden geçemeyeceğim; maç öncesi ısınmada Tayland’ın ortadan erken kısa ve kurşun, 4 numaradan fileden açık (2-2.5 m.) hücumlarla çalışması bize karşı nasıl oynayacağının sinyallerini vermişti. Tüm maç boyunca da bunları uyguladılar. Bu disiplinli tempolarını ilk set dışında bozamadık. Sarıyer Belediyesi’nde oynayan Chatchu’yu durduramadık (33 sayı). Öyle oldu ki 5. Sette topu oyunda tutup blok ve defanslarını öne çıkarmak adına “kaçmasın diye”  servisi bile iyice yumuşattılar. Sonuçta istediklerini de elde ettiler.

Bu ilk maçın telafisi tabi ki var. Ama yine de “kaybetmemeliydik”  diyorum. Hadi kaza kurşunuydu diyerek şimdilik geçiştireyim. Bu arada bizim yenildiğimiz bu takımı Polonya’nın 25-17’lik 3 setle 3-0 geçtiğini de not olarak düşeyim.

Devam edelim: İlk 2 sette ortadan az oynasak da Kim’in yokluğuyla gücünü iyice kaybetmiş G. Kore’yi 3-0 (25-14, 25-13, 25-13) çok kolay geçtik.

Bu moralle Dominik karşısına çıktık. Tutuk başladık. Rakibin blokları, etkili hücumlarına karşın biz top öldürmekte zorlanınca 10-10’dan sonra

durduk: 21-25.

2. ve 3. setlerde iyi oyunumuz 2-1 (25-21, 25- 18)  öne geçmemizi sağladı.

4. Seti es geçiyorum. Çünkü sahada yoktuk:16-25.

İlginç bir 5. set yaşadık. 5-3 öndeydik. Ancak 4 numaradan yaptığımız hücumları sayıya dönüştüremeyince üst üste 4 sayı verdik: 5-7. Saliha’nın yerine giren İlkin’in etkili servislerine Ebrar’ın hücumları eklenince 10-7 oldu. Sonrası Ebrar’ın harika performansıyla (toplamda 29 sayı üretti), biz kaçtık, onlar kovaladılar ve 15-13 ile maça noktayı koyduk. Ardından Hırvatistan’ı çok rahat 3-0, yenerek son  16’ya kalmayı garantiledik. Ardından Polonya’yı kendi seyircisi önünde 3-2 yenerek grup lideri olarak ikinci tura kaldık.

baskı günü geldiği için grubun diğer karşılaşmaldı ve sonrasını gelecek sayıda sizlerle paylaşacağım.

Bu arada Balkan Şampiyonaları’nda Cizre Belediye ile PTT de rakiplerini alt ederek birinci oldular ve Avrupa Challenge Kupası’nda ülkemizi temsil etme hakkını elde ettiler.

Öte yandan Spor Toto Şampiyonlar Kupası’nı Arkas’ı 3-0 (25-19, 26-24, 25-20) ) yenen Ziraat Bankası kazandı.

Pasör Arslan’ın çok iyi yönettiği karşılaşma, biraz da sezon başı olması nedeniyle ikinci set dışında üst düzeye çıkamadı. Arslan’ın en değerli oyuncu seçildiğini söyleyerek yazıma noktayı koyayım.

NOT: Manşet Voleybolun Sesi dergisinin Ekim 197. Sayısından alınmıştır. 


YAZARIN DİĞER YAZILARI

Create Account



Log In Your Account